6 Ocak 2016 Çarşamba

Tanzanya'da Safari - Serengeti



Eveeeet, geldik en civcivli bölüme...

Hiç şüphe yok ki, Afrika safari denince tartışmasız ilk akla gelendir Serengeti. İster Kenya'ya git ister Tanzanya'ya, her yol Serengeti'ye çıkar. Arusha'dan doğruca Serengeti'ye gitmek isterseniz 335 km. Bunun yanı sıra küçük uçaklarla gidiş-dönüş imkanı da mevcut.

Serengeti Havaalanı
Afrika'nın beş büyüğünden dördünü Serengeti'de görebilirsiniz. Nedir bu meşhur Big Five? Fil, Aslan, Bufalo, Leopar ve Gergedan... Gergedanı görmek için Ngorongoro' ya uğramanız gerekiyor. Zaten buralara kadar gelmişken bu muazzam krateri görmeden dönecek haliniz yok. Neyse biz Serengeti'ye dönelim. Serengeti yaklaşık 15.000 km2 büyüklüğünde bir savan alanı. Yani devasa bir çayır!..


Bölgede sabahtan akşama kadar yapılan seyir turlarına gamedrive deniyor. Gamedrive sadece gündüzleri yapılabiliyor. Akşam hava kararmadan kampa dönmek zorundasınız. Burada doğal yaşamın korunmasına çok önem veriyorlar. Araçlar yolların dışına çıkamıyorlar. Bir hayvan gördüğünüzde "Takip edelim, yanına gidelim" yapamazsınız. Unutmamak gerekir ki, bölgenin asıl sahibi orada yaşayan hayvanlar. Bizlerse sadece anlık misafirler olduğumuzdan belirli sınırlar dahilinde hareket etmek durumundayız. "Arkadaş, ben korkmuyorum. Şu araçtan ineyim de yol kenarında bir selfie çekeyim" de diyemezsiniz. Araçlardan inmek de yasak. Bu ve buna benzer girişimler rehberlerin lisanslarını kaybetmelerine neden olmaktadır, bilginiz olsun.


Ancak Serengeti'nin güneyinde bir bölgede outdoor safari yapılabiliyor. Burada açık arazide yaldır yaldır gidebiliyorsunuz ki, en keyifli gamedrive bu bölgede yaşanıyor. Örneğin biz öğle yemeğimizi aslanların yanına çektiğimiz aracımızın içerisinde yemiştik. Neyse ki, biz yerken onlar seyretti...

Aslanlar diğer kedilerin aksine genelde gruplar halinde yaşıyorlar ve birlikte avlanıyorlar. National Geographic'te izlediğimiz gibi büyük hayvan sürülerine eni konu stratejik bir av gerçekleştiriyorlar ki bu genelde geceleri oluyor. Sedat arkadaşlarıyla birlikte yaptığı safaride 20 civarında aslanın av hazırlığına tanık olmuş ama maalesef gece kampa dönmek zorunda olduklarından avı seyretme imkanları olamamıştı. Sabah aynı bölgede aslanları karınları tıka basa dinlenirken görmüşlerdi.


   

Bir başka kediye, Çita'ya geçelim. Çita gerçekten çok ama çok güzel bir kedi. Seyrine doyum olmuyor. Yani ne bileyim, Çita otursun, kalksın, yürüsün sen de geç karşısına saatlerce seyret, öyle güzel yani :) Çitalar genel olarak küçük çalılıkların dibinde yalnız ya da varsa yavrularıyla beraber yaşıyorlar. Geceleri diğer kediler gibi iyi göremediklerinden genelde gündüz avlanıyorlar. Diğer kedilerden bir farkları da pençelerini içeri çekemiyorlar ve ağaçlara tırmanamıyorlar. Çita'yı da avlanırken görme şansımız olmadı ama avını yakalamış ve yuvada yavrularını beslerken izleyebildik. Şöyle ki;


  


Kedilere devam edelim, sırada en zor görülebilen kedi ve şahsen favorim Leopar var. Leoparlar genelde ağaçlarda yaşıyorlar. Kürkleri onlara o kadar iyi bir kamuflaj sağlıyor ki, ağacın dalında uzanmış olan bir leoparı görebilmek neredeyse imkansız hale geliyor. Leoparlar da diğer kediler gibi yalnız yaşıyorlar ve kendi alanlarını belirliyorlar. Bir leopar başka bir leoparın alanına girmiyor. Sadece çiftleşmek için bir araya geliyorlar. En vahşi kediler bunlar, aslanlar, çitalar sadece aç olduklarında yani karın doyurmak için avlanırlarken, leopar keyif amaçlı, spor olsun diye avlanabiliyor. Avını da ağaca çıkartıyor ve orada tüketiyor.  Ağaçta uyuyor, ağaçta dinleniyor, ağaçta yiyor, yani demem o ki bu hayvanı yerdeyken görme imkanı çok az. Biz üç safarinin sonuncusunda leoparı yerde iken ve en önemlisi de gündüz vakti avlanırken görme şansını yakaladık ki, bu piyango gibi bir şey. Bunu elli defa gitseniz de göremeyebilirsiniz, ya da bir kere gidersiniz, yakalarsınız. Çok anlık bir şey, Ağaçtan atlayıp avına ulaşması sadece bir kaç saniye sürdü. Şans, başka bir şey diyemiyorum.




Serengeti çok büyük bir alan. Ve bu alanın büyük bir bölümü belinize kadar otlarla kaplı. Hal böyle olunca bazı hayvanları görebilmek oldukça zor. İyi bir rehber şart. Rehberler bir yandan araç kullanırken bir yandan da gözler fıldır fıldır arayışta. Siz ottan başka hiç bir şey göremezken yavaş yavaş seyreden aracınız anında gazlıyor. Bu demek oluyor ki, bir hayvan görülecek ama ne? Ya rehberiniz ileride bir tanesini gördü, ya da telsizden yakın bir bölgede bulunan bir hayvan haberi geldi. Sonuçta bu güzel haber. Hele telsizden haber geldiyse çok güzel haber, çünkü ya bir aslan grubu, ya bir çita ya da leopar göreceksiniz anlamına geliyor.

Diğerlerine gelince, gün boyu seyir halindeyken zürafalar, zebralar, filler, maymunlar, sırtlanlar, yaban domuzları, çeşitli kuş ve antilop türlerini etrafta bol bol göreceksiniz. Thomson gazelle, Grant gazelle, topi, waterbuck, dik dik, gnu bunların hepsi antilop çeşitleri ve Serengeti'de bol miktarda bulunuyorlar, bütün gün sağda solda göreceksiniz.






Bu noktada hiç istemesem de sırtlanlara da değinmeden geçmeyeyim. Bu hayvanları sevemedim gitti. Sevene de rastlamadım zaten. Sırtlanlar hem kendileri avlanıyorlar, hem de diğer hayvanların avlarını çalıyorlar. Aklınıza gelebilecek her şeyi yiyebilme özelliğine sahip olan bu sevimsiz hayvanlar midelerinin salgılamış olduğu asit sayesinde her şeyi sindirebiliyormuş ve bu asit nedeniyle de hiç bir hayvan sırtlan yemiyormuş. Pis hayvanlar pissss...


Yavrusu sevimli ama :) Büyümese bunlar...
Fillere gelince... Filler de genel olarak grup halinde takılıyorlar. Aile kavramları var ve özellikle yavruları konusunda çok hassaslar. Genel olarak hayvanlara çok yakın bir konumdayken sessiz, sakin olmanızda fayda var. Ama eğer fillerin yanında iseniz çok çok daha sessiz olmalısınız, ses şiddeti fısıltının üzerinde olmasın. Anında tepki gösteriyorlar, aklınızda bulunsun...



Serengeti'de içinde hipopotamların bolca bulunduğu bir gölet var. Rehberimizi bizi oraya götürüyor. Burası parkın içinde park gibi bir yer. Araçlardan inip göletin yanından hipopotamları izleyebiliyorsunuz. Korkunç bir koku var burada ama insanoğlu işte, her şeye alışıyoruz ya on dakika sonra sanki o koku hiç yokmuş gibi... Su tamamıyla hipopotam dolu. İğne atsan düşmeyecek neredeyse. İleride karada iki tane de timsah var. Bizden uzakta canıııımm, paniğe gerek yok :)



Serengeti'de kaldığımız kamp alanı da açık alanda yer alıyor. Duş ve tuvaletler oldukça kısıtlı sayıda ve sıcak su yok. Gece herhangi bir koruma da yok. Burası normal şartlar altında benim pek tavsiye edebileceğim bir kamp alanı değil. Ama macera ruhu yüksek, adrenalin sever bir şahsiyetseniz tam size göre, o ayrı. Son gidişimizde akşam yemeğinde etrafta sırtlan sesleri duymuştuk ve gece yatmadan grup halinde tuvalete giderken de çevrede dolaştıklarını görmüştük. En nihayetinde herkes yattıktan sonra kampa geldiler ve çöpü karıştırarak karınlarını doyurmaya çalıştılar. Sabah, rehberimiz korkmamamızı, rahat olmamızı çadırlarımızda yiyecek herhangi bir şey olmadığı takdirde yaklaşmadıklarını söyledi ama hatırlatırım, bu hayvanlar her şeyi yiyorlar. Neyse, anladım ki ben iki adım ötemde sırtlanlar tepişirken uyumaktan pek hoşlanmıyormuşum. Uykusuz her gece, Serengeti'de...


Mutfak personeli iş başında
Video da olsaydı iyi olurdu diyenler için;

2 yorum: